30 Eylül 2009 Çarşamba

Bireysel silahlanma “güven”lik değil, daha fazla “güvensizlik” getirir.

Ateşli silah edinmenin en yaygın nedeni olarak “güvenlik” gösterilir. Yaşama hakkını ve mülkiyet hakkını korumak, kollamak için silahlanmanın gerekliliği öne sürülür. Oysa, can ve mal güvenliğimizi korumak ve kollamak esas olarak kolluk güçlerinin görevidir ve silahlanmak yerine kolluk güçlerinin güvenliği sağlama görevini daha iyi yerine getirmelerini talep etmek önemlidir. Çünkü araştırmalar gösteriyor ki; yalnızca evde silah bulundurmak bile evdeki bir insanın “öldürülme” riskini %41 arttırmaktadır. Dolayısıyla silahlanmak, hangi gerekçeyle olursa olsun sadece ölümü ve yaralamaları davet eder.

Ruhsatlı silah edinmeyi kolaylaştırmak yalnızca yaygın silahlanmanın bir başka yoludur ve ateşli silahla meydana gelen suçları engellemez. Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayhan Akcan, Polis sorumluluk bölgesinde meydana gelen asayiş olaylarında, 2008 yılı (Ocak – Mart) ilk üç ayında, 2007 yılına kıyasla; ateşli silah kullanımında %57 artış olduğunu ve suçlarda ruhsatlı silah kullanımının da artmış olduğunu tespit etmişti.

Can ve mal güvenliğini “korumak” için, “güvenlik”i gerekçe göstermek “bireysel silahlanma”nın meşrulaştırılmasıdır. Bir ülkede, herkesin “güvenlik” sebebiyle silahlanması, suç artışını ve kaos ortamını beraberinde getirir.

Bireysel silahlanmanın yaygın olduğu ülkelerde, güvenlik gerekçesiyle bireysel silahlanmayı onaylayan yaklaşımlar, toplumsal olaylarda daha fazla güvensizliği de beraberinde getirmektedir. Siyasi veya toplumsal yapı ne olursa olsun, bireylerin silahlanmasının önlenmesi öncelikle Türkiye’de asayişi sağlamakla sorumlu makamların ve kurumların görevi olmalıdır. Yurttaşların can ve mal güvenliğini sağlamak bu makamların görevi olduğundan, bu görevin yurttaşlarca paylaşılması ülkeyi bir kaos ortamına sürükleme ihtimalini beraberinde getirir.

2.5 milyonu ruhsatlı ve bunun ortalama 3 katı ruhsatsız silahlanmanın olduğu bir ülkede yılda ortalama 3000 kişi ateşli silahlarla ölüyorsa ve silahlanmanın en “geçerli” mazereti olarak “güvenlik” gösteriliyorsa, orada ciddi bir bireysel silahlanma ve kolluk güçlerine güven sorunu var demektir. Yılda 3000 kişinin ateşli silahlarla öldüğü bir ülkede; “güvenlik”i gerekçe göstererek silahlanmayı savunamak yerine, kolluk güçlerinin can ve mal güvenliğimizi sağlama işini gereğince yerine getirmelerini talep etmek, yurttaş hak ve sorumluluklarımız gereği ihlalleri takip etmek ve düzeltilmesini talep etmek ve bireysel silahsızlanmayı savunmak daha akıllıcadır ve önemlidir. Ancak, silahı “tedbir” olarak gören anlayış, yalnızca daha fazla insanın ölmesine ve/veya yaralanmasına, ateşli silah üretimine ve ticaretine hizmet eder.

Ateşli silahlar düştüğü yeri yakıyor. Çocukları ateşli silahlarla öldürülen/yaralanan annelerin, kardeşleri ateşli silahlarla öldürülen/yaralanan abla, abi ve kardeşlerin, sevdikleri ateşli silahlarla öldürülen/yaralanan kimselerin yaraları kanamaya devam eder. Bireysel silahlanmanın en önemli nedenlerden biri olduğu bu mağduriyete karşı durmak, “yaşama hakkı”nı güvenceye almak ve savunmak için önemli bir platform olan 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde buluşalım.

Umut Vakfı

http://www.umut.org.tr/public/haftaninyorumu.aspx?id=19106

28 eylül Bireysel Silahsızlanma Günü etkinlikleri

Umut Vakfı'na çok teşekkür ederim.
http://www.umut.org.tr

Taksim Meydanında konuyla ilgili duyarlılıklarını göstermişler. Sağolsunlar Varolsunlar.
Keşke Televizyonlarda bir haberlerini görseydik ...

Sessiz Ayakkabılar “Bireysel Silahlanmaya” karşı yürüdü...

Bireysel silahlanmanın “yaşam hakkı”nı tehdit eden en önemli sosyal sorun olduğuna dikkat çekmek ve sonuçlarını görünür kılmak için Umut Vakfı tarafından 1993 yılından bu yana düzenlenen 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde bu yıl “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”, Taksim Meydanı’nda 9. kez yapıldı.
Umut Vakfı tarafından 2001 yılından bu yana düzenlenen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nde, bireysel silahlanma ile oluşan şiddete dikkat çekildi. Sunuculuğunu Volkan Severcan’ın gönüllü yaptığı etkinliğin, açılış konuşmasını Umut Vakfı Kurucu Başkanı Nazire Dedeman ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yaptı. Silahla yakınlarını kaybedenlerden Oğuzhan’ın Babası Nebahattin Kavurmacı ve Sedat’ın ablası Melek Yayla ile bu soruna duyarlı olanlar Taksim Meydanı’ndan, “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü” ile seslerini duyurdular.
Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü’nde, halen TBMM İçişleri Komisyonu’nda bulunan “Silah Kanunu Tasarısı”na ilişkin Umut Vakfı İnceleme Komisyonu toplantısının Sonuç Bildirgesi açıklandı. Açılış konuşmalarının ardından, Pandomim gösterisi eşliğinde ateşli silahlarla yakınlarını kaybedenler ve bireysel silahsızlanmaya destek verenler tarafından kırmızı halı üzerine beyaz gül ve ayakkabılar bırakılarak, bireysel silahlanma protesto edildi.

Taksim Meydanı’nda gerçekleşen “Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü”nün ardından 15. Bireysel Silahsızlanma Günü Ödül Töreni ve Fotoğraf Sergisi yapıldı. Dedeman İstanbul Oteli’nde yapılan Ödül Töreni’nde, siyah-beyaz ve renkli kategorilerinde ödül alan ve sergilenmeye değer bulunan eserler açıklandı ve ödüller sahiplerini buldu...

Faili Muhalif




http://entel-dantel.blogspot.com/2009/09/faili-muhalif.html

Bu "BSSAH" şeklindeki dandik büyük harf dizilimi, "bireysel silahlanma ve savunma hakkı" gibi bir denyoluğun kısaltmasıymış. Ben amblemin üstüne çarpı atan tarafta olmayı tercih edenlerdenim. Bunun birkaç nedeni var: Malum önce görsellik geliyor artık. Bu açıdan bakınca, Amerikan polis rozetleri ve Western film afişleri kırması bu amblemin çok özenti ve özensizce hazırlanmış olduğunu düşünüyorum. Alt metindeki göndermenin gönderildiği kıtaya zaten itinayla ifrit oluyorum. Ayrıca mevzunun içinde bir tabanca varken "vurucu" bir sloganlarının olmamasını da bu oluşumun içindeki herkesin beyinsizliğine bağlamakta güçlük çekmedim. Kafası çalışmayan adamlarla ne işim olur lan benim! Buradan da yakalayamadılar beni. Ve son olarak bireysel silahlanmaya tevellüdümden beri karşıyım. Bence toplu halde silahlanalım. Ahuahaha. Şaka lan. Rahmetli Çehov'a nazire yaptım. Filmin bir sahnesinde silahı gösteriyorsan o silah mutlaka patlar arkadaş! İşte bu benim patladığım andır.

Bitirirken, bu elemanların bireysel mermilerine çizdiğim bir yol haritasını yayınlamak isterdim ama Paint'te yarattığım sanat eserlerini görmeye toplum henüz hazır değil. Şey diye düşünün işte, ateşlenen mermi, estetik bir manevrayla tabancayı tutan elin sahibinin göt nahiyesine doğru gidiyor. Güzergah bu.

Öpüyorum mıncırıklarınızı. Canlarım. Lağğğğn!




Bu yazıyı yazan duyarlı İnsana Teşekkürlerimi sunarım.
http://entel-dantel.blogspot.com/
Yazıyı , yukardaki adresten aldım.

Son paragraftaki yol haritasını inanın gözümde canlandırdım.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Silaha hayır

Silahlanmaya Hayır...